Türkiye’de yerel yönetimler uzun yıllar boyunca altyapı yatırımlarını kamu kredileri ile finanse etmişlerdir. Yerel yönetimlerin en önemli kreditörü 1933- 1945 yılları arasında Belediyeler Bankası, 1945’ten günümüze kadar ise İller Bankası olmuştur.
Yerel yönetimlere İller Bankasınca açılan orta ve uzun vadeli düşük faizli kamu kredisi borçları sık sık ertelemiş ya da silinmiştir. Borç erteleme ve silme işlemleri kamu kredilerini borç olmaktan çıkarmış yardıma dönüştürmüştür. Bu uygulamalar sayesinde altyapı yatırımları uzun yıllar kamu hizmeti olarak gerçekleştirilmiştir. 1986 yılında kamu kredilerinin kısılması ile yerel yönetimler yerli ticari bankalardan borçlanmaya başlamıştır. 1991 seçimi ile birlikte koalisyon hükümetleri ile birlikte Bankalar ve yerel yönetimler bütçe disiplininden uzaklaşmış mali yapıları oldukça bozulmuştur. Ak Parti hükümetlerine kadar yüksek maliyetlerle borçlanan yerel yönetimler adeta iflasın eşiğine gelmişlerdir. Ak Parti hükümetlerinin yoğun çabası ile tekrar toparlanma sürecine giren yerel yönetimler 2016-2017 yıllarında yine yüksek faizlerle tanışmıştır. 2018 yılı ilk çeyreğinde borçlanma maliyetleri %20 lerin üzerine çıkmıştır. Bu durum yerel yönetimlerin mali disiplinlerini bozmuş ve uzun vadede büyük borç sarmalı ile yönetilebilir ve sürdürülebilir olmaktan çıkartmıştır. Ekonomide yaşanan olumsuz gelişmeler yerel yönetimlerin borçlanma maliyetlerini etkilemiş mali yapılarını uzun vadede bozmuştur.
Küresel ekonomik gelişmelere paralel olarak kredi kuruluşlarının borç verme iştahlarında azalma olduğu görülmekte ve özellikle bazı bölge ve ülkelerde borç kotasının sonuna gelindiği görüşü her geçen gün daha çok yankı bulmaktadır. Kreditörlerin durumlarındaki belirsizlik ve likidite sorunu sebebiyle birçok ülke alternatif finansmana erişim amacıyla finansal reformlar ve düzenlemeler gerçekleştirmektedirler.
Küresel pazarda geleneksel ticari bankaların kredi sağlama konusunda geri çekilmeleri sonucunda sistemde yeni oyuncularla daha sık karşılaşılmaya başlanmıştır. Bu yeni aktörlerin başında, Kanada, Japonya, Avusturalya ve özellikle Çin Bankaları gelmektedir.
Yeni KÖİ projelerinin geliştirilmesine yönelik Avrupa Birliği’nde yasal düzenlemelere ilişkin çalışmaların devam etmesi, özellikle İngiltere’de KÖİ projelerinin sonuçlarının ölçülmeye başlanması ile modele dair yeni bir yorumlama ihtiyacının doğması sebebiyle, gelecek 5 yıl içinde İngiltere’de büyük çaplı KÖİ projelerinde düşüşün devam etmesi beklenmektedir.
KÖİ modelinin temel motivasyon faktörlerine bakıldığında, karşımıza ülkelerin sürdürülebilir büyüme trendlerini koruma güdüleri çıkmaktadır. Talep edilen altyapı yatırım hizmetlerinin bütçe büyüklüğü ile kamu bütçeleri arasındaki uçurum giderek artmakta ve bu fark neredeyse yıllık 2 trilyon dolara kadar ulaşmaktadır.
2007 senesinden bugüne dek ülkemizde devam eden KÖİ modeli uygulamalarında; söz konusu projelerin geliştirilmesi, ihale süreçlerinin hazırlanması ve tamamlanması, özel sektörle sözleşmelerin imzalanması, revize edilmesi, projelere uygun finansman sağlanması, ulusal ve uluslararası finans sağlayıcıları ile müzakerelerin yürütülmesi ve ilgili anlaşmaların gerçekleştirilmesi, proje tasarımı, inşaatı, denetimi ve kontrolü, süreçlerinin planlanan sürelerde tamamlanıp hizmet sunumumun devreye alınması ve nihayet işletme aşamasına geçen projelerin performans ölçümlerinin gerçekleştirilmesi ve ilgili ödemelerin (emre amade ödemeleri/sözleşmeye dayalı garanti tutarları ödemeleri vb.) gerçekleştirilmesi gibi son derece hassas ve önemli proje adımları sürecinde kamu kesimi büyük bir deneyime ve KÖİ projeleri bilgi birikimine erişmiştir. Gerek özel sektör, gerekse kamu kesimi “Yaparak Öğrenme” modeli çerçevesinde yukarıda detaylıca belirtilen tüm aşamalarda süreç yönetimi becerisine sahip olmuşlardır.
Bu bağlamda, KÖİ modeli ile henüz altyapı yatırım projesi gerçekleştirmemiş ancak bu alanda ortaya somut projeler koymaya çalışan bazı Doğu Avrupa, Orta Asya, Körfez, Kuzey Afrika ülkeleri ile bazı Sahra Altı Afrika ülkelerinde Türk özel sektör temsilcileri için KÖİ alanında önemli fırsatların doğması şaşırtıcı olmayacaktır. Söz konusu ülkelerin KÖİ modeline yönelik eğilimleri arttıkça, önemli sayıda KÖİ proje stokunu hayata geçiren Türk girişimcilere, danışmanlara, hukukçulara, mühendislere ve KÖİ proje yöneticilerine yönelik talepler önümüzdeki yıllarda artabilecektir.