Gelecek Nesillere Mirasımız: Akıllı Kentler - Mehmet Gürbüz

Gelecek Nesillere Mirasımız: Akıllı Kentler

Gelecek Nesillere Mirasımız: Akıllı Kentler

Doksanlı yılların başından itibaren yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanan ve giderek daha da popüler bir tanımlama halini alan akıllı kent kavramı, kentleşme için bir gelecek çizmek ve rota tespiti olduğu kadar aynı zamanda yerelden başlayacak bir kalkınma çabası için de önemli fırsatları barındırmaktadır. Kentsel alanlarda üretim ve büyümede teknolojik gelişmelerin ve iletişim altyapısının etkin gücünü arkasına alarak toplumsal hizmetlerin sunumunda yenilikçi, çevreci ve paylaşımcı bir vizyonu üstlenen akıllı kentler aynı zamanda yaşam alanlarının ve toplumsal dönüşümünün de zeminini oluşturmaktadır.

Genel olarak, insan ve sosyal sermayeye yatırım yapan, geleneksel ve modern iletişim altyapısı ile sürdürülebilir ekonomik büyüme ve yüksek yaşam kalitesini sağlamış, doğal kaynakların yönetimini katılımcı yönetişimle sağlayan kentler “akıllı” olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda bir kentin akıllı olabilmesi için ana hatlarıyla akıllı ekonomi, akıllı hareketlilik, akıllı çevre, akıllı toplum, akıllı yaşam ve akıllı yönetişim ilkelerine göre işlemesi gerekir. Kentleşme yazınında sıklıkla akıllı kentlerin yapı taşları olarak değerlendirilen bu özellikler birbirleriyle ne ölçüde entegre olabilirlerse o derece başarılı ve yaşanabilir kentler oluşturulabilmektedir.

Daha açıklayıcı olmak gerekirse; akıllı ekonomi, yenilikçi bir vizyonla kent için marka yaratma becerisi, iş gücünün esnekliği, uluslararası piyasa öngörüleri, kentsel dönüşüm süreçlerinin proaktif yönetimi gibi kabiliyetleri odak noktası yaparken akıllı hareketlilik, yerel ve uluslararası ağlara erişimde daha hızlı, çevreci, güvenli ve enerji anlamında daha verimli çözümlerin uygulanmasıdır. Akıllı çevre, değişik kentsel faaliyetlerin çevreye olan olumsuz etkilerini en alt düzeye indirmek için doğal kaynak kullanımının sınırlanması ve doğal çevrenin kalitesinin arttırılması gibi çabaları ifade ederken, akıllı toplum, kentlilerin ortalama yetenek düzeyleri ve girişimcilik becerileriyle olduğu kadar etnik ve kültürel çeşitliliğin taşıdığı potansiyel sinerjiyle de ilgilidir. Akıllı yaşam; kentlilere sunulan kültürel imkanların, sağlık koşullarının, güvenlik ve kaliteli barınma seçeneklerinin bir fonksiyonuyken akıllı yönetişim, stratejik karar verme süreçlerine çok sayıda paydaşın katılımı ve yüksek kalitede kamusal hizmetlerin sunumunu içermektedir.

Hiç kuşkusuz bütün bu bahsedilen özelliklerin ötesinde başarılı akıllı kentler sahip oldukları teknoloji ve iletişim altyapılarının ötesinde barındırdıkları insan sermayesinin yenilikçilik ve öğrenme kapasiteleri ile bilgi üretim etkinliklerinin bir ürünüdürler. Bütün bir kentin aynı zamanda yaşayan, öğrenen, gelişen ve geliştiren açık bir laboratuvar olduğu, kentsel verinin hızlı ve şeffaf olarak toplandığı, işlendiği ve paylaşıldığı, oluşan bu bilgi birikiminin etkin bir katılımla kamusal hizmete dönüşecek uygulamaları temellendirdiği dinamik yaşam çevreleridir akıllı kentler. İşte taşıdığı bu önemli potansiyel sayesinde akıllı kentler, kalkınma stratejileri içerisinde gittikçe önem kazanmaktadır.

Günümüz, gelişen bilgi ve iletişim altyapılarının küresel ağlara bağlanmada önümüze sunduğu fırsatların yerel kalkınmayı ateşleyecek insan sermayesini yetiştirmede daha etkin bir şekilde kullanılmasını zaruri kılmaktadır. Bu anlamda stratejik hedeflerin belirlenmesi ve bu hedeflere ulaşmak için doğru araçların etkin bir içimde kullanılması gerekmektedir. Kentleşme tarihinde yeni bir dönüm noktasını daha ıskalamadan, akıllı kentlerin sunduğu imkanları daha sürdürülebilir ve yaşanabilir bir gelecek kurmak için değerlendirmeli ve ardımızdan gelecek nesillere en doğru mirası bırakmalıyız.